Blog

Haz7

Arkadaşlıklar, Babunlarda Çocukluk Travmasını Yeniyor

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  BabunKenyaSosyal YaşamTravma



Arkadaşlıklar, Babunlarda Çocukluk Travmasını Yeniyor

Araştırmalara göre zorlu çocuklukları olan babunlar, güçlü arkadaşlıklar kurarak iki yıllık yaşam beklentisini geri kazanabiliyor.

Beste Kahveci - www.arkeofili.com

Güçlü sosyal ilişkiler kurmak, sadece insanlarda değil, babunlarda da çocukluk travmalarının etkilerinin azalmasında büyük rol oynuyor.

Kenya’nın Amboseli kentindeki iki dişi babun. C: Susan C. Alberts, Duke Üniversitesi

Onlarca yıllık araştırmalar, çocukken alkolik bir ebeveyne sahip olmak veya çalkantılı bir evde büyümek gibi travmatik olayların sizi yaşamınızın geri kalanında daha kötü sağlık ve hayatta kalma riskine soktuğunu gösteriyor.

Ancak artan kanıtlar, güçlü sosyal ilişkiler kurmanın travmaların etkilerinin azalmasında büyük rol oynadığını gösteriyor. Bu durum yalnızca insanlar için değil, primat kuzenlerimiz için de geçerli.

Güney Kenya’daki yaklaşık 200 babunla ilgili yeni bir çalışmanın 36 yıllık verilere dayanarak ortaya koyduğu sonuçlar, yaşamın erken dönemindeki sıkıntıların yaşam sürelerinden yıllar alabileceğini, ancak yetişkinlik dönemindeki diğer babunlarla kurulan güçlü sosyal bağların bu yılları geri almalarına yardımcı olabileceğini gösteriyor.

Duke Üniversitesi’nde biyoloji ve evrimsel antropoloji profesörü olan kıdemli yazar Susan Alberts, “Tıpkı Kral James Apocrypha’nın ‘sadık bir arkadaş, hayatın ilacıdır’ sözü gibi.” diyor.

Araştırmalara göre zorlu çocuklukları olan babunlar, güçlü arkadaşlıklar kurarak iki yıllık yaşam beklentisini geri kazanabiliyor.

Araştırmalar sürekli olarak, büyüme sürecinde istismar, ihmal, akıl hastalığı olan bir ebeveyn gibi sebeplerden daha kötü deneyimler yaşayanların, ileride erken ölme olasılıklarının daha yüksek olduğunu buldu. Ancak birinin diğerine nasıl yol açtığını bulmak daha zordu.

Zorlu bir yetiştirmenin olumsuz taraflarının iyi belgelenmiş olmasına rağmen, Alberts, “altta yatan mekanizmaların tespit edilmesi daha zor.” diyor.

Önceki araştırmaların bir sınırlaması, insanların geçmişleriyle ilgili öznel ve kesin olmayan kendi bildirdikleri anılarına güvenmeleriydi.

Alberts, DNA’mızın yüzde 90’ından fazlasını paylaşan vahşi primatlar üzerine uzun vadeli araştırmaların devreye girdiğini söylüyor. Araştırmacılar, 1971’den beri Kenya’daki Amboseli Ulusal Parkı yakınlarında yaşayan münferit babunları neredeyse günlük olarak takip ederek, Amboseli Babun Araştırma Projesinin bir parçası olarak hangi hayvanlarla sosyalleştiklerini ve yaşam sürelerini nasıl aştıklarını incelediler.

Yeni çalışmada araştırmacılar şunu bilmek istedi: Yaşamın erken dönemindeki sıkıntılar nihayetinde yıllar sonra bile erken ölüme nasıl yol açar?

Bir hipotez, travmadan kurtulanların genellikle yetişkin olarak sorunlu ilişkilere sahip olduklarını ve bunun sonucunda ortaya çıkan sosyal destek eksikliğinin de hayatlarını kısaltan şey olduğunu öne sürüyor. Ancak yeni bulgular, babunlarda yer alan nedensel yolun farklı bir resmini çizerek biraz umut veriyor.

Bu araştırmada araştırmacılar, 1983-2019 yılları arasında Amboseli’ de yakından izlenen 199 dişi babunda erken yaşam deneyimlerinin ve yetişkin sosyal bağlantılarının uzun süreli yaşamı nasıl etkilediğine baktılar.

Babunlar kendi başlarına bozuk veya işlevsiz yuvalarda büyümezler, ancak zorluklara yabancı değildirler. Ekip, her bir dişi için altı potansiyel erken sıkıntı kaynağına maruz kalma durumunu hesapladı. Düşük seviye mi yoksa sosyal olarak izole edilmiş bir annesinin olup olmadığına veya annesinin, o henüz olgunluğa ulaşmamışken ölüp ölmediğine baktılar. Ayrıca, kuraklık yılında ve/veya büyük bir grupta doğup doğmadığına ya da kaynaklar veya annenin ilgisi için daha fazla rekabet anlamına gelebilecek yaşına yakın herhangi bir erkek kardeşin olup olmadığına dikkat ettiler.

Sonuçlar, Amboseli’nin yarı kurak ve öngörülemeyen ortamında büyüyen babunlar için stresli deneyimlerin yaygın olduğunu gösteriyor. Çalışmadaki babunların yüzde 75’i en az bir stres etkeninden muzdaripti ve yüzde 33’ünde iki veya daha fazla stres etkeni vardı.

Analizler ayrıca, bir dişinin zorluk derecesi ne kadar yüksek olursa, ömrünün o kadar kısa olduğuna dair önceki bulguları da doğruladı. Fakat Alberts, bunun yalnızca yaşamın erken dönemlerinde daha fazla kargaşa yaşayan babunların yetişkin olarak sosyal anlamda daha yalıtılmış olmaları nedeniyle olmadığını söylüyor.

Aksine, araştırmacılar hayatta kalmadaki düşüşün yüzde 90’ının, yetişkinlikte kaçınılmaz olarak yaşadıkları zayıflamış sosyal bağlardan değil, erken sıkıntıların doğrudan etkilerinden kaynaklandığını gösterebildiler.

Etkileri artıyor. Diğer babunlarla olan bağları ne kadar güçlü veya zayıf olursa olsun, her ek zorluk 1.4 yıllık yaşam kaybına karşılık geliyordu. Büyürken dört kötü deneyimden geçen babunlar, hiçbir deneyim yaşamamış olanlardan yaklaşık 5.6 yıl önce öldüler. Bu, ortalama bir dişi babunun sadece 18 yaşına kadar yaşadığı düşünüldüğünde büyük bir düşüş.

Ancak bu durum, hayata talihsiz başlayan babunların ömürlerinin kısalmaya mahkûm olduğu anlamına gelmiyor.

SUNY Oswego’dan araştırmanın yazarı Elizabeth Lange, “Erken yaşamları kötü olan dişiler kötü bir kadere mahkum değildi.” diyor.

Tersine. Araştırmacılar ayrıca, daha güçlü sosyal bağlar oluşturan babunların, gençken karşılaştıkları sorunlar ne olursa olsun, yaşamlarına 2,2 yıl eklediğini keşfettiler.Bu bağlar en yakın arkadaşlarıyla ne sıklıkta birbirlerini tımar ettiklerine bakılarak ölçüldü.

Anneleri olgunluğa erişmeden önce ölen, ancak daha sonra yetişkinliklerinde güçlü dostluklar kuran babunlar en iyi şekilde iyileşenlerdendi.

Alberts, “Diğer taraf da doğru. Güçlü sosyal bağlar, erken yaşamdaki sıkıntıların etkilerini azaltabilir, ancak tersine, zayıf sosyal bağlar bu etkileri büyütebilir.” diyor.

Araştırmacılar, sonuçların insanlara genellenebilir olup olmadığını henüz söyleyemiyor. Ancak eğer durum öyleyse, erken müdahalenin çocukluk çağı travması etkilerinin üstesinden gelmenin tek etkili yolu olmadığını öne sürüyorlar.

Lange, “Hem erken yaşam sıkıntılarının hem de yetişkin sosyal etkileşimlerinin hayatta kalmayı bağımsız olarak etkilediğini bulduk. Bu, yaşam süresi boyunca meydana gelen müdahalelerin hayatta kalmayı iyileştirebileceği anlamına geliyor.” diyor.

Başka bir deyişle, yetişkinlere, özellikle de onların ilişki kurma ve sürdürme becerilerine odaklanmak da yardımcı olabilir.

Alberts, “Hayatınızın erken dönemlerinde sıkıntı yaşadıysanız, ne yaparsanız yapın, arkadaş edinmeye çalışın.” diyor.


Duke University. 17 Mayıs 2023.

Makale: Lange, E. C., Zeng, S., Campos, F. A., Li, F., Tung, J., Archie, E. A., & Alberts, S. C. (2023).

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için