Blog

Eki16

Hindistan’da Bulunan Dev Fil Kafatası, Gizemli Bir Fil Türüne Ait

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  FilHindistanKeşmirPleistosenTürkmenistan



Hindistan’da Bulunan Dev Fil Kafatası, Gizemli Bir Fil Türüne Ait

Araştırma ekibi, Keşmir kafatasının özelliklerinin en iyi şekilde 1950’lerde Türkmenistan’da incelenen ve ayrı bir tür olarak kabul edilen Palaeoloxodon turkmenicus ile örtüştüğünü fark etti.

 

www.arkeofili.com

 

2000 yılında Hindistan’ın Keşmir Vadisi’nde keşfedilen dev bir fil kafatası, fil evrim tarihinin az bilinen bir bölümünü aydınlatıyor.

 

 

Tam yetişkin bir erkek Palaeoloxodon turkmenicus, 400.000 yıl önce Keşmir Vadisi’nde dolaşıyor. Uzakta, küçük bir tarihöncesi insan grubu yemeklerini pişirmek için kamp ateşi kuruyor. C: Chen Yu, Helsinki Üniversitesi

Fil kafatası, tarihöncesi insanlar tarafından kullanılan 87 taş aletle birlikte gömülü bulundu ve tüm bu malzemeler Jammu Üniversitesi’nden Dr. Ghulam Bhat liderliğindeki bir ekip tarafından kazıldı.

Yakın zaman önce Florida Doğa Tarihi Müzesi, British Museum, York Üniversitesi, Doğa Tarihi Müzesi (Londra) ve Helsinki Üniversitesi’nden Dr. Steven Zhang’in de dahil olduğu uluslararası bir bilim ekibi, bu dev otobur canlının yaşı ve evrimsel bağlamını araştırmak amacıyla Keşmir kafatasını inceledi. Çalışma, Journal of Vertebrate Paleontology dergisinde yayımlandı.

Helsinki Üniversitesi Jeoloji ve Coğrafya Bölümü’nden bir paleontolog olan Zhang, “Genel kafatası şeklinden, filin Palaeoloxodon türüne, yani düz dişli fillere ait olduğu oldukça açık. Bu fillerden bazıları, yeryüzünde yaşamış en büyük kara memelileriydi. Tam yetişkin bir birey, omuz hizasında yaklaşık 4 metre yüksekliğe ulaşıyor ve 9-10 ton ağırlığa sahip oluyordu” diyor.

“Ancak uzun süredir uzmanları şaşırtan şey, Keşmir kafatasının Hindistan’da bulunan diğer Palaeoloxodon kafataslarına özgü olan kalın, ileriye doğru çıkıntı yapan bir tepeye sahip olmaması”

Son birkaç on yılda, bu tepelerin gelişimsel boyutlarının farklı Palaeoloxodon türlerini ayırt edip edemeyeceği ve bu türlerin fil evrim ağacındaki konumları tartışmalı kaldı.

Ancak son araştırmalar, bu soyu tükenmiş fillerdeki kafatası tepesinin gelişimsel ve cinsel olgunlukla birlikte daha belirgin hale geldiğini gösterdi. Bu da, dişlerin incelenmesiyle örneklerin yaşı belirlendiğinde, benzer olgunluk seviyesindeki bireylerin kafataslarının karşılaştırılabileceği anlamına geliyor.

Zhang, “Kafatasının boyutu, azı dişleri ve birkaç başka belirgin özellikten, bu hayvanın hayatının zirvesinde olan görkemli bir erkek fil olduğu açık. Ancak, Avrupa ve Hindistan’daki diğer olgun erkek kafataslarıyla karşılaştırıldığında, iyi gelişmiş bir kafatası tepesinin olmaması, elimizde farklı bir tür olduğunu gösteriyor” diyor.

Araştırma ekibi, Keşmir kafatasının özelliklerinin en iyi şekilde 1950’lerde Türkmenistan’da incelenen ve ayrı bir tür olarak kabul edilen Palaeoloxodon turkmenicus ile örtüştüğünü fark etti.

“Türkmenistan kafatası hakkında her zaman kafa karıştırıcı olan şey, kafatası tepesinin belirgin bir çıkıntı yapmamasının yanı sıra, diğer özelliklerinin zaten iyi bilinen Avrupa türü P. antiquus ile oldukça benzer olmasıydı. Bu nedenle bazı uzmanlar, Türkmenistan örneğinin Avrupa türünün yalnızca anormal bir bireyi olduğunu öne sürdüler” diyor Zhang.

Çalışmanın baş yazarı Dr. Advait Jukar, “Ama Keşmir kafatasının da karışıma eklenmesiyle, artık bu iki örneğin, Orta Asya’dan Hindistan Alt Kıtası’nın kuzeyine kadar geniş bir dağılıma sahip, daha önce çok az bilgi sahibi olduğumuz ayrı bir türü temsil edebileceği teorisi daha net hale geliyor” diyor.

Araştırma ekibi, Keşmir Palaeoloxodon kafatasının diş minesindeki protein bozunmasını ölçerek ve fil kalıntılarıyla birlikte gömülü olan taş aletleri inceleyerek, Keşmir kafatasının Orta Pleistosen dönemi olan 300.000–400.000 yıl öncesine tarihlendiği sonucuna vardı. Bu durum, Türkmenistan kafatasının tahmin edilen yaşıyla çok benzer ve bu iki kafatasının diğer Avrasya Palaeoloxodon türlerinden ayrı bir türü temsil ettiği inancını destekliyor.

Palaeoloxodon türü ilk olarak yaklaşık 1 milyon yıl önce Afrika’da evrimleşti; bu erken Afrika formunun dar, konveks bir alın yapısı ve gelişmemiş bir kafatası tepesi vardı. Daha sonra Avrupa ve Hindistan’da keşfedilen Palaeoloxodon türleri, genellikle kafatasının tepesinden ileriye doğru çıkıntı yapan kalın bir tepe ile ilişkilendirilen geniş, yassı bir alın yapısına sahipti.

Araştırma ekibi, geniş ve düz bir alın yapısı ve yalnızca hafif bir kafatası tepesi izine sahip olan P. turkmenicus‘un, bu muazzam tarihöncesi otoburların nasıl evrimleştiğine dair boşlukları dolduran az bilinen bir “kayıp halka”yı temsil ediyor olabileceği sonucuna vardı.


University of Helsinki. 14 Ekim 2024.

Makale: Jukar, A. M., Bhat, G., Parfitt, S., Ashton, N., Dickinson, M., Zhang, H., … & Craig, J. (2024).

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için