Weizmann Bilim Enstitüsü’nden araştırmacılar, taş aletlerden oluşan bir koleksiyona yeni bir bakış sunmak için son teknolojik gelişmelerden yararlandılar. Elde edilen sonuçlar, insanların taşı bıçağa dönüştürmeden önce, ısıtmanın etkilerini iyi bir şekilde anladıklarını öne sürüyor. Aynı zamanda başka aletler yapabilmek için farklı sıcaklıkları kullanmış olabilirler.
İsrail’deki Qesem Mağarası, Tel-Aviv Üniversitesi’nden Avi Gopher ve meslektaşları tarafından kazıldı. Mağaradaki buluntular Alt Paleolitik dönem olarak da bilinen 420.000 ila 200.000 yılları arasına tarihlendirildi ve Acheulo-Yabrud Kültürel Kompleksi ile ilişkilendirildi.
300.000 ila 400.000 yılları arasında bir zaman diliminde bu homininlerin avladıkları temel hayvan değişmişti (fillerden, alageyiklere) ve bu durum, kullanılan alet çantasında daha detaylı eserlere doğru bir geçiş yapılmasını gerektirdi.
Weizmann araştırma grubu tarafından sorulan soru, bölgenin eski sakinlerinin çakmaktaşı yontmadan önce ısıtmak için ateşi kullanıp kullanılmadıklarıydı. Çok daha sonraki gruplar – 100.000 yıldan daha kısa bir süre öncesi- çakmaktaşlarını ısıttıklarına dair kanıt bıraktılar, bu da taşın şekillendirilmesini kolaylaştırdı. Bununla birlikte, bu döneme tarihlenen alanlarda, araştırmacılara ateşin kullanımına dair kesin kanıtlar sağlayabilecek neredeyse hiç organik madde kalmamıştı.
Enstitünün Bilimsel Arkeoloji Bölümü’nden Dr. Filipe Natalio, “Çakmaktaşının ateşin üretmiş olabileceği herhangi bir yapısal değişikliğe uğrayıp uğramadığını anlamaya çalışırken karşılaşılan ilk zorluk, ham çakmaktaşının yapısının, oluştuğu jeolojik koşullara bağlı olarak bölgeden bölgeye ve parçadan parçaya değişebilmesi.” diyor. Aynı zamanda masif kayadaki eski ısınma izleri, çoğunlukla mikroskobik veya daha küçük – esasen görünmez oluyor.
Bu sorunu aşmak için, Filipe Natalio ve tarih öncesi arkeoloji konusunda uzmanlaşmış doktora sonrası araştırmacı Dr. Aviad Agam, Enstitü’nün, Kimyasal Araştırma Destek Departmanı’ndan, Raman spektroskopisi olarak bilinen bir teknikte uzman olan Dr. Iddo Pinkas’a başvurdu.
Grup ilk olarak Qesem Mağarası yakınlarındaki bölgelerden ve ülkenin diğer yerlerinden çakmaktaşları topladı. Araştırmacılar, çakmaktaşı parçalarını farklı sıcaklıklarda ısıttıktan ve tekrar soğuttuktan sonra, bunları Pinkas’ın spektroskopi laboratuvarındaki aletlerle incelediler ve bu kayaların kimyasal ve moleküler yapılarını ortaya çıkardılar.
Fakat bu deney normal metotlarla analiz edilemeyecek kadar büyük miktarda veriyi ortaya çıkardı. Bunun üzerine grup, Enstitü’nün Biyoinformatik Birimi, Yaşam Bilimleri Temel Tesisleri Bölümü’nde görevli olan Dr. İdo Azuri’ye başvurdu. Azuri, makine öğrenimi ve yapay zekâ konusunda bir uzmandı. Biyoloji araştırmalarından uzak olmasına rağmen, büyük miktarda veri kalıplarını bulmak ve işlemek için tam olarak aranan kişiydi.
Sahiden de, kayaların ısıtılmasının neden olduğu değişiklikleri ayırt etmek için spektroskopi verilerinin yalnızca makine öğrenimi yöntemleriyle analiz edilebileceğini değil, aynı zamanda bu yöntemin her birinin ısıtıldığı sıcaklık aralığını da bulabildiğini keşfetmekti.
Daha sonra grup, Tel Aviv Üniversitesi’nden arkeolog Prof. Avi Gopher tarafından Qesem Mağarası’nda bulunan binlerce eski yontulmuş çakmaktaşından rastgele seçilen örneklere spektroskopi ve yapay zekâ analizini uyguladı. Azuri daha sonra bu verileri işleyerek, ilk insanların çakmaktaşlarını ısıttıkları sıcaklıkları değerlendirdi.
Natalio, “İlk başta veriler arazinin her yerinden geliyordu ve aletler hakkında bir şey söyleyip söyleyemeyeceğimizi bilmiyorduk. Ancak daha sonra Azuri bir model yarattı ve bütün taşlar yerlerine oturdu.” diyor.
Bulguların sadeleştirilmiş bir versiyonu, üç farklı çakmaktaşını karşılaştırdı ve her biri için özel olarak üç farklı sıcaklık aralığı ortaya çıkardı. Bilim insanlarının pot-lid dedikleri ilk tür, küçük, çentikli, küçük kırıklardı ve analizler çakmaktaşı parçalarının kendiliğinden kopmasına neden olacak kadar sıcak ateşe maruz kaldıklarını gösterdi.
Bu durum, ekibe analizlerinin doğru yolda olduğunu gösterdi. Çünkü diğer çalışmalarda çentik ve yonga üretmek için 600 dereceye kadar, yüksek ısı önerilmişti. İkinci tip parçalar yongalar olarak biliniyor. Üçüncü tip ise bıçaklardı. Bunların bir uzun kenarı ve tutulabilecekleri daha kalın kenarlı bir yüzleri vardı. Bıçaklardan daha küçük kesici aletler olan yongalar, nispeten daha geniş bir sıcaklık aralığında işlem görmüşlerdi. Bıçaklar daha düşük sıcaklıklarda ısıtılmış ve maruz kaldıkları sıcaklık aralığı çok daha düşüktü. Başka bir deyişle, mağaranın sakinleri, farklı aletler yaratmak için kasıtlı olarak farklı ısıl işlemler kullanmış gibi görünüyor.
Natalio, “Başkalarına alet yapmayı nasıl öğrettiklerini, ne tür deneyimlerin onları çakmaktaşını farklı sıcaklıklarda ısıtmaya ittiğini veya süreci nasıl kontrol etmeyi becerebildiklerini bilmiyoruz. Ancak diğerlerinden daha uzun olan bıçakların sürekli farklı sıcaklıklarda ısıtılmaları, onların diğer parçalardan daha farklı bir amaca hizmet ettiğini gösteriyor.” diyor.
Weizmann Institute of Science. 6 Ekim 2020.
Makale: Agam, A., Azuri, I., Pinkas, I., Gopher, A., & Natalio, F. (2020). Estimating temperatures of heated Lower Palaeolithic flint artefacts. Nature Human Behaviour, 1-8.
www.arkeofili.com
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >