Blog
Homo Erectus Konuşabiliyor muydu ve Okyanusları Geçti mi?
Arkeolojik kayıtlarda ilk kez yaklaşık 2 milyon yıl önce ortaya çıkan Homo erectus, 100.000 yıldan biraz daha uzun bir süre önce ortadan kaybolmadan önce Avrasya’ya yayıldı.
Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com
Arkeologlar en esrarengiz atalarımızdan birinin konuşma diline sahip olup olmadığı konusunda bir tartışmanın içindeler.
Homo erectus, Homo cinsinin en eski üyelerinden biri. C: Australian Museum
Bazılarına göre, soyu tükenmiş insan türü Homo erectus’un uzak adalardaki kalıntıları, onların tekne inşa edebildiklerini ve dalgalarda yön bulabildiklerini ve bunların hepsinin de ileri iletişim becerileri gerektirdiğini gösteriyor.
Bununla birlikte, bu teorinin yeni bir analizi bazı büyük boşluklar buldu ve sonuçta bu fikrin havada kaldığı sonucuna vardı.
Arkeolojik kayıtlarda ilk kez yaklaşık 2 milyon yıl önce ortaya çıkan Homo erectus, 100.000 yıldan biraz daha uzun bir süre önce ortadan kaybolmadan önce Avrasya’ya yayıldı. Bu soyu tükenen insan soyunun Hint Okyanusu’ndaki Flores adalarına ve Akdeniz’deki Girit adalarına kadar uzandığı öne sürülüyor.
Bu bariz denizcilik ustalığı, Homo erectus’un ortaklaşa denize elverişli gemiler inşa etmek ve denizlerde yelken açmak için gerekli dil becerilerine sahip olduğu teorisine ilham verdi, ancak Stellenbosch Üniversitesi’nden dilbilim profesörü Rudolf Botha buna ikna olmadığını söylüyor.
Botha, eski türlerin ilk etapta Girit’e ayak bastığını varsaymanın biraz abartılı olduğunu söylüyor.
Bu iddiayı desteklemek için Botha, adada hiçbir Homo erectus fosilinin bulunmadığını ve tarihöncesi Girit taş aletlerinin geçici olarak bu türe atfedildiğini belirtirken, bazı bilim insanları bunların Neandertaller tarafından yapılmış olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünüyor. Bu arada Flores’te şimdiye kadar keşfedilen en eski insan kalıntıları, Homo erectus’un soyundan olduğu düşünülen ama aynı zamanda Homo habilis veya Australopithecus gibi diğer hominidlerden de evrimleşmiş olabileceği düşünülen ünlü “Hobbit benzeri” Homo floresiensis’e ait.
Bu nedenle Homo erectus’un bu adalardan herhangi birine gerçekten ulaştığı tam olarak kesin değil, ancak Botha bunun Flores’te gerçekleşmesinin Girit’ten daha olası göründüğünü kabul ediyor. Bununla birlikte, bu eski insan soyu Flores’e yelken açmış olsa bile, bu onların bunu mutlaka kasıtlı olarak yaptıkları veya yolculukları için tekneler inşa ettikleri anlamına gelmez.
Çok sayıda bilim insanının iddialarına işaret eden Botha, Homo erectus’un yerel bitki örtüsünden oluşan “doğal sallar” üzerinde denize sürüklendikten sonra tesadüfen Flores’e gelmiş olabileceğini öne sürüyor.
“Flores’i en yakın diğer adalardan ayıran açık su alanlarını geçmek, teknelerin veya doğal olmayan salların kullanılmasını gerektirmiyordu. Bu amaçla Homo erectus’un kullanabileceği doğal sallar mevcuttu.”
Bu istemsiz yolculukların tam olarak nasıl gerçekleştiği belli değil, ancak doğal rafting olaylarına ilişkin anekdotsal açıklamalar ve ilgili modelleme, tsunamilerin ve kasırgaların rol oynamış olabileceğini gösteriyor.
Çalışmanın yazarı sonuç olarak bu türün kasıtlı olarak tekneler inşa ettiğini ve Flores ya da Girit’e yelken açtığını kanıtlayacak yeterli kanıt olmadığı sonucuna varıyor. Dolayısıyla bu sözde “Denizcilik Çıkarımı”nı Homo erectus dilinin temeli olarak kullanmak son derece kusurlu; ancak bu, antik soyun kesinlikle dil becerilerinden yoksun olduğu anlamına gelmez.
Gerçekten de bazı araştırmacılar, dil kullanımının kanıtı olarak Homo erectus’un kullandığı işbirlikçi leşçilik taktiklerine işaret ederken, diğerleri ise bu hominidin simetrik aletler yaratma yeteneğinin, büyük beyin boyutuyla birleştiğinde, onun konuşacak kadar zeki olduğunu gösterebileceğini söylüyor.
IFL Science. 18 Nisan 2024.
Makale: Botha R. 2024.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >