Blog
Suudi Arabistan’da 7.000 Yıllık Dikilitaş Çember Yapılar Keşfedildi
Suudi Arabistan’daki arkeologlar, ev olarak kullanıldığına inanılan sekiz “dikili taş çember”i ortaya çıkardılar.
Begüm Bozoğlu - www.arkeofili.com
Suudi Arabistan’daki kazı çalışmalarında, 7.000 yıldan daha uzun bir süre öncesine ait sekiz taş çember ortaya çıkarıldı.
Yapıların 7.000 yıl önce nasıl görünmüş olabileceğini gösteren bir illüstrasyon. (C: Thalia Nitz, RCU/Batı Avustralya Üniversitesi/Sydney Üniversitesi)
Suudi Arabistan’daki arkeologlar, ev olarak kullanıldığına inanılan sekiz “dikili taş çember”i ortaya çıkardılar.
Levant dergisinde 2 Temmuz’da yayınlanan habere göre, Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki AlUla şehri yakınlarında bir lav alanı olan Harrat ‘Uwayrid’de havadan yapılan araştırmalar sonucunda bu yapılardan yaklaşık 345 tanesi tespit edildi. Çemberlerin çapı 4 ila 8 metre arasında değişiyor ve merkezlerinde en az bir dikili taş bulunuyor.
Yaklaşık 7.000 yıl öncesine tarihlenen çemberlerde taş duvar kalıntıları ve en az bir kapı bulunuyor. Ekip, bu yapıların taş ya da organik malzemelerden yapılmış çatıları olabileceğini belirtiyor.
Arkeologlar kazılar sırasında bazalttan yapılmış çok sayıda taş alet kalıntısı keşfettiler. Ekip, taş çemberlerden sadece beşinde, yaklaşık 225 kilogram taş alet veya moloz bulunduğunu belirtiyor. Arkeologlar ayrıca koyun, keçi ve ineklere ait kemik kalıntıları da buldular.
Buluntular arasında ayrıca, tamamı yaklaşık 120 kilometre batıda yer alan Kızıldeniz’den gelen çeşitli deniz kabukları da vardı. Ekip, deniz kabuklarının varlığının “hareketlilik ile eş zamanlı olarak gelişen ticaret ve değişim ağlarına işaret ettiğini” belirtiyor.
Kazı sonrası ayakta duran bir taş çember; içeri açılan kapı dikkat çekiyor. (C: RCU/Batı Avustralya Üniversitesi/Sydney Üniversitesi)
Ekip, yapıların içinde bulunan eserlerin, Ürdün’de kazılan eski evlere olan benzerliğiyle birleştiğinde, ayakta duran taş çemberlerin hepsi olmasa da çoğunun aynı zamanda evsel yapılar olduğunu gösterdiğini söylüyor.
Günümüz insanları bazen Stonehenge’deki gibi taş çemberleri ritüel bir amaçla ilişkilendirse de, erken dönem ev yapılarının çoğunun dairesel olduğunu belirtmek önemli.
Batı Avustralya Üniversitesi’nde onursal araştırma görevlisi ve makalenin başyazarı Jane McMahon’a göre, küresel olarak, erken ev mimarisi her zaman yuvarlaktı ve dikdörtgen evler yalnızca daha sonraki Neolitik dönemde ortaya çıktı.
Ekibin AlUla’da bulduğu taş alet kalıntılarından bazıları. (C: RCU/Batı Avustralya Üniversitesi/Sydney Üniversitesi)
Farklı manzara
Yaklaşık 7.000 yıl önce, Suudi Arabistan’ın kuzeyindeki çevre bugün olduğundan çok daha sulaktı, ancak henüz tarıma başlanmamıştı. McMahon, buğday ve arpa gibi evcilleştirilmiş bitki türlerinin yetiştirildiğine dair hiçbir kanıtın olmadığını, ancak insanların muhtemelen yabani bitkileri topladığını ve muhtemelen bu yabani türlerin mevcudiyetini ve verimini artırmak için araziyi değiştirdiğinin olası olduğunu söylüyor.
Bu dikili taş çemberler kullanılırken, bugün mustatil (Arapça’da “dikdörtgen” anlamına geliyor) olarak bilinen başka bir taş yapı biçimi de inşa ediliyordu. Mustatillerde yapılan kazılar, bunların sığırların kurban edilmesini de içerebilecek ritüel bir amaca sahip olduğunu gösteriyor. Ekip, mustatillerin ve dikili taş çemberlerin aynı anda kullanılmasının “bu iki megalitik yapı tipinin muhtemelen tek bir kültürel varlığın yönleri olduğunu” gösterdiğini belirtiyor.
Araştırmada yer almayan ancak bölgede kapsamlı arkeolojik çalışmalar yürüten antropoloji profesörü Gary Rollefson, dikili taş çemberleri ve mustatilleri inşa edenlerin yaklaşık 500 yıl daha öncesinde Ürdün ve Suriye’de yaşayan insanların soyundan geldiğini düşündüğünü söylüyor.
Drone ile çekilen bu fotoğraf, Suudi Arabistan’ın AlUla kenti yakınlarındaki dikili taş dairelerde kazı yapan ekibi gösteriyor. (C: RCU/Batı Avustralya Üniversitesi/Sydney Üniversitesi)
Rollefson, taş çemberlerin mimarisinin Ürdün’de bulunan ve yaklaşık 500 yıl öncesine tarihlenen yapılarla benzerlik gösterdiğini ve Ürdün’deki yapıları inşa eden insanların aynı zamanda koyun, keçi ve sığır güttüğünü belirtiyor. Göç, vahşi hayvanları avlanma bölgesine yönlendirmek için kullanılan bir dizi taş duvar olan “uçurtma” gibi yeni avlanma teknolojilerinin getirdiği nüfus artışıyla teşvik edilmiş olabilir. Avcılıktaki bu gelişmeler yiyecek arzını önemli ölçüde artırdı, bu da Ürdün/Suriye bölgesindeki insan nüfusunun artmasına yol açtı.
Rollefson’a göre, Ürdün’ün doğusunda ve Suriye’nin bazı bölgelerinde büyük bir nüfus oluşturuyorlardı ve yeni avlanma alanları bulmaları gerekiyordu, bu da onları yavaş yavaş güneye, şimdiki Suudi Arabistan’a doğru gitmeye yönlendirecekti.
Live Science. 13 Temmuz 2024.
Makale: McMahon, J., Stileman, F., Shipton, C., Strolin, L., Nassr, A., Porr, M., … & Thomas, H. (2024).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >