Blog
Tibet’teki Çocukların El İzleri Dünyanın En Eski Sanatı Olmayabilir
Himalayalar’da ilkel bir çocuk sanatçının resmi ilk olarak 2002 yılında, araştırmacılar Tibet’teki Qiusang Kaplıcaları yakınında bir baskı paneli keşfettiğinde çizildi.
Zeynep Şoray - www.arkeofili.com
El ve ayak izlerinin 200.000 yıl önce yapıldığı düşünülüyordu, ancak yeni araştırmalar bunun yanlış olduğunu gösteriyor.
Ayak izlerinin yedi yaşındaki bir çocuğa, el izlerinin ise 12 yaşındaki bir çocuğa ait olduğu düşünülüyor. C: Zhang Et Al. 2023.
Dondurucu Tibet platosunun yükseklerinde, bir çift hominid çocuk, yaklaşık 200.000 yıl önce yumuşak bir kireçtaşı duvara kasıtlı olarak el ve ayak izlerini bırakarak dünyanın en eski kaya sanatını yarattı. En azından, arkeologların 2021 yılında öne sürdükleri anlatı buydu. Ancak yeni bir analiz bu açıklamaya meydan okuyor ve izlerin muhtemelen 1.300 yıldan daha eski olmadığını öne sürüyor.
Himalayalar’da ilkel bir çocuk sanatçının resmi ilk olarak 2002 yılında, araştırmacılar Tibet’teki Qiusang Kaplıcaları yakınında bir baskı paneli keşfettiğinde çizildi. Sertleşmeden önce traverten adı verilen bir tür kireçtaşına basılan 18 iz, termolüminesans analizi kullanılarak yaklaşık 20.000 yıl öncesine tarihlendirildi.
2018 yılında aynı araştırmacılar aynı bölgede ikinci bir iz paneli buldular. Bu kez, izlerin yaşını belirlemek için uranyum-toryum tarihleme yöntemini kullandılar ve üç yıl sonra yayınlanan sonuçlar, izlerin 169.000 ila 226.00 yıl önce Orta Pleistosen’de yapıldığını gösterdi.
Yaşları 7 ve 12 olan iki çocuk tarafından yapıldığı düşünülen izler, Endonezya ve İspanya’daki diğer ünlü el ve ayak izi örneklerinden 185.000 yıl kadar önce, gezegendeki en eski parietal sanat örneği olarak kutlandı. Buna ek olarak, işaretlerin varsayılan yaşı, eski hominid çocukların bir şekilde Buzul Çağı’nın ortalarında genelde Dünyanın Çatısı olarak anılan Tibet platosunda yaşadıklarını düşündürüyor.
Tüm bunlar kulağa her ne kadar harika gelse de, yeni bir çalışmanın yazarları bu konuda oldukça büyük bazı boşluklar buldu. Örneğin, uranyum-toryum tarihlendirmesinin kullanımının oldukça tartışmalı olduğunu ve radyokarbon tarihlendirmesi ile verilen yaş tahminlerinden önemli ölçüde daha yüksek sonuçlar verme eğiliminde olduğunu belirtiyorlar.
Traverten panelin tamamen elementlere maruz kaldığına dikkat çeken araştırmacılar, yüzeydeki uranyumun yağmur suyu tarafından uzaklaştırılmasının bu teknikle elde edilen yaş tahminini kesinlikle artıracağını söylüyorlar. Bunu hesaba katmak için, orijinal iddiaların arkasındaki arkeologların kayanın daha derinlerinden alınan karotların yaşını analiz etmeleri gerekirdi, fakat bunu yapmayı ihmal ettiler.
Bunun da ötesinde, araştırmacılar Qiusang Kaplıcalarında bulunan iki baskı panelinin, birinin diğerinden 20 kat daha eski olduğu iddia edilmesine rağmen, hem içerik hem de korunma durumları bakımından neredeyse aynı olduğunu söylüyorlar. Özellikle travertenin hava koşullarına son derece yatkın olduğu düşünüldüğünde, bu durumun açıklanamaz olduğunu düşünüyorlar.
Yine de teorideki en büyük kusur, aynı kireçtaşı paneline kazınmış iki Tibet yazı karakterinin yakın zamanda keşfedilmesiyle ortaya çıktı. Bu yazı sisteminin yaklaşık 1.300 yıl önce ortaya çıktığı düşünülüyor ve bu yazıların traverten sertleşmeden hemen önce yapılmış olması gerekir.
Başka bir deyişle, izlerin bulunduğu panel son 1.300 yıl içinde kristalleşmiş olmalı, bu da çocuk sanatçılar tarafından bırakılan izlerin bundan daha eski olamayacağı anlamına geliyor.
Çalışmanın yazarları, 200.000 yıl önce Tibet Platosu’nda herhangi bir insan türünün varlığını destekleyecek arkeolojik kanıt bulunmadığını ve yüksek rakım ve dondurucu koşulların bölgeyi yaşanmaz hale getirdiğini söylüyor. Araştırmacılar, “Bölge ya buzul ya da periglasyal hipoksik koşullara maruz kalırdı ve Alt Paleolitik homininler için çok marjinal ya da erişilemez olurdu” diye yazıyor.
“Orta Tibet Platosu’nda Nwya Devu bölgesine atfedilen en eski insan varlığının Son Pleistosen’e ait olduğu göz önünde bulundurulduğunda… Orta Pleistosen çocuklarının bir buzul sırasında Qiusang bölgesinde yaşadığı iddiası olağanüstü” diye devam ediyorlar.
Argümanlarını özetleyen yazarlar, bu olağanüstü iddianın, tamamen yağışa maruz kalmış travertene uygulandığında tartışmalı olan bir yöntemden elde edilen tarihlerin gücüne dayanılarak ortaya atıldığı sonucuna varıyor.
Alternatif bir hipotez sunan yazarlar, “el ve ayak izlerinin… Tibet yazıtlarıyla aynı zamanda, en erken 1.300 yıl önce yapıldığını, çünkü her ikisinin de henüz yumuşak olan çökeltide yapıldığını” öne sürüyorlar.
IFL Science. 27 Kasım 2023.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >