Blog
Tibet’teki Kültürel Etkileşimin Kökleri Tunç Çağına Uzanıyor
Çiftçilik ve çobanlık, tarih boyunca olduğu gibi bugün de Tibet Platosu’nun ekonomisinde önemli bir rol oynuyor.
Zeynep Şoray - www.arkeofili.com
Yeni bir çalışmada, Tibet Platosu’nda uzun süredir devam eden kültürel etkileşimlerin kökleri tarihöncesi dönemlere kadar izlendi.
Çiftçi-çoban etkileşimlerinin simüle edilmiş “hareketlilik otoyolları”, günümüzden önce yaklaşık 3.600 ila 2.200 yılları arasına tarihlenen arkeolojik alanlarla üst üste bindirildi. C: Xinzhou Chen
Genellikle “dünyanın çatısı” olarak adlandırılan 2.500.000 kilometrekarelik Tibet Platosu, ortalama 4.500 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek kara kütlesi. Bu ekstrem çevre koşullarına rağmen, insanlar tarihöncesi çağlardan beri buranın daimi sakinleri oldu.
Çiftçilik ve çobanlık, tarih boyunca olduğu gibi bugün de Tibet Platosu’nun ekonomisinde önemli bir rol oynuyor. Zorlu bir ortamdan en iyi şekilde yararlanmak için çiftçiler, tarımsal hayvancılıkla uğraşanlar ve gezici çobanlar birbirleriyle etkileşime giriyor ve birlikte hareket ediyor, bu da platonun genel ekonomisini ve kültürel coğrafyasını şekillendiriyor.
Şimdi ise yeni bir çalışma, Tibet Platosu’ndaki uzun süredir devam eden kültürel etkileşimlerin köklerinin, Tunç Çağı kadar erken tarihöncesi dönemlere kadar izini sürüyor.
Araştırmacılar, eski dönemlerde hareketlilik ve geçim stratejilerini Tunç ve Demir Çağlarında çiftçiler ve çobanlar arasında kurulan kültürel bağlantılara bağlayan çevresel ve arkeolojik kanıtları karşılaştırmak için gelişmiş coğrafi-uzamsal modelleme kullandılar. Bulgular, bu stratejilerin yerleşim düzenini ve kullanılan malzemeler, çanak çömleklerin özellikleri ve dekoratif özellikleri gibi stillerin platodaki uzak tarihöncesi topluluklar arasında aktarımını etkilediğini gösteriyor.
Çalışmanın yazarlarından Michael Frachetti’ye göre araştırma, coğrafi-uzamsal veri analizi ve yüksek çözünürlüklü uzaktan algılama alanındaki ilerlemeler sayesinde mümkün olan muazzam bir girişimdi.
Araştırmacılar ilk olarak, tarihöncesi çiftçiler ve çobanlar tarafından kullanılan en uygun hareket yollarının simülasyonlarını, arazi örtüsüne ve çevrenin ekinlerin veya sürülerin ihtiyaçlarını destekleme kapasitesine dayalı olarak oluşturdular. Örneğin, yayla çobanları tipik olarak zengin ot kaynaklarına sahip bölgelerden platodaki daha sınırlı ekilebilir nişlere doğru hareket eder. Bu simülasyonlardan ortaya çıkan tekrarlanan modellerin, Tibet Platosu’ndaki binlerce tarihöncesi yerleşimin coğrafi konumuyla istatistiksel olarak ilişkili olduğu gösterildi.
Bu rotaların sosyal etkileşimi nasıl etkilemiş olabileceğini test etmek için ekip, Tibet’teki Tunç ve Demir Çağı sitelerinden yayınlanmış arkeolojik bulguların geniş bir veri tabanını derledi ve bu sitelerde bulunan çömleklerin ortak teknolojilerine ve tasarımlarına dayanan bir sosyal ağ oluşturdu. Ortaya çıkan sosyal ağ, binlerce yıl önce Tibet kara kütlesinde birbirinden uzak yerleşmelerin bile birbiriyle iyi bağlantılı ve iletişim halinde olduğunu gösteriyor.
Frachetti, “Hareketlilik haritalarını sosyal ağ ile üst üste bindirdiğimizde, geçim odaklı hareketlilik rotaları ile bölgesel topluluklar arasındaki maddi kültürdeki güçlü bağlar arasında güçlü bir korelasyon görüyoruz ve bu da yüzyıllar boyunca kullanılan ‘hareketlilik otoyollarının’ ortaya çıktığını gösteriyor. Bu da bize sadece insanların çevresel potansiyelden büyük ölçüde etkilenen çiftçilik ve çobanlık ihtiyaçlarına göre hareket ettiğini değil, aynı zamanda hareketliliğin Tibet Platosu’ndaki eski toplulukların sosyal ilişkilerini ve bölgesel karakterini inşa etmek için kilit önemde olduğunu da gösteriyor.” diyor.
Araştırmacıların elde ettiği bulgular ilginç bir bulguyu da ortaya çıkardı: Tibet’in batı kesimi bu kalıplara doğusu kadar uymuyordu. Yazarlara göre bu durum, benzer hareketlilik örüntülerinin tarihöncesi toplulukları batıya bağladığı Orta Asya’ya doğru alternatif bir kültürel yönelime işaret ediyor. Bu doğu-batı farklılıklarının diğer arkeolojik çalışmalarda da gözlemlendiğini belirtiyorlar.
Çalışmanın baş yazarı Xinzhou Chen, “Arkeologlar onlarca yıldır eski insan topluluklarının Tibet’teki zorlu arazilerde nasıl ve neden sosyal ilişkiler ve kültürel kimlikler kurduğunu anlamaya çalışıyorlar. Bu araştırma, arkeolojide insan sosyal uyumunun oluşumunu keşfetmek için yeni bir bakış açısı sağlıyor.” diyor.
Washington University in St. Louis. 2 Şubat 2024.
Makale: Chen, X., Lü, H., Liu, X., & Frachetti, M. D. (2024).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >