Blog
Vikingler ‘Kan Kartalı’ Yöntemi ile Gerçekten İşkence Yaptı Mı?
Vikingler ‘Kan Kartalı’ Yöntemi ile Gerçekten İşkence Yaptı Mı?
Yaren Kırdök - www.arkeofili.com
Yeni bir araştırma, Vikinglere atfedilen bu korkunç idam yönteminin uygulanabilir olup olmadığını açığa çıkarıyor.
Popüler hafızamızda Viking vahşiliği ile “kan kartalı” kadar uyumlu çok az görüntü vardır. İddialara göre “kan kartalı” adlı uygulamada işkenceci; kurbanın kaburgalarını omurgasından ayırıyor, kemiklerini ve derisini bir çift “kanat” oluşturmak için dışarıya doğru çekiyor ve akciğerlerini de göğüs boşluğundan çıkarıyordu. Bu idam yöntemiHistory Channeladlı televizyon kanalınınVikingsisimli dram dizisinde, ana karakterlerin baş düşmanları olan Jarl Borg ile gerçekte Northrumbrialı bir yönetici olan Kral Ælla için uygulanan bir ritüel olarak iki kez gösterildi.Assassin’s Creed: Valhallaadlı video oyununda, tarihte MS 9. yüzyılda Britanya Adalarını istila eden Viking liderinden ilham alınan bir karakter olan Kemiksiz İvar, kan kartalını ezeli düşmanı Kral Rhodri üzerinde uyguluyordu.
Bu görüntülerin fikri, hem eski Nors dilinde, hem de Latince yazılan Orta Çağ kaynaklarından geliyor. Mevcut dokuz rivayetin her birinde, bir savaşta ele geçirilen kurbanın sırtına oyulan bir tür kartal yer alıyor. İşkenceye yapılan bazı atıflar oldukça kısa ve öz. Diğerleri ise çağdaş popüler kültürde resmedilen ekstrem versiyonları ile uyumlu olacak şekilde daha çarpıcı. Her halükarda ritüelin bu metinlerdeki görünümü, onur ve intikam ile bağlantılı bir mesaj göndermeyi amaçlıyor.
Uzmanlar uzun bir süre boyunca kan kartalının edebi bir metafor mu yoksa gerçek bir ceza mı olduğu hakkında tartıştılar. Kaynaklar genellikle belirsiz; gerçekliği şüpheli olan efsanevi figürleri kaynak olarak kullanıyor ya da genel kabul gören tarihsel kronolojiyi karman çorman ediyor. Arkeologlar bu işkencenin açık izlerini taşıyan bir ceset bulmadan muhtemelen gerçeği bilemeyeceğiz.
Eğer Vikingler kan kartalını uyguladıysa bu, Orta Çağ’ın basmakalıp inanışlarının ileri sürdüğü kadar yabani, iğrenç ve “karanlık” olduğunu mu gösterir? Cevap karmaşık. Diğer birçok Orta Çağ halkı gibi Vikingler de nefes kesici bir biçimde şiddet eğilimli olabilirler fakat bu şiddet eğiliminin farklı zaman dilimlerinde yaşamış diğer gruplardan çok da fazla olduğu söylenemez. Bilim insanlarının işi, bu şiddetin karmaşık topluma nasıl uyum sağladığını anlamak. Yeni bir çalışma da tam olarak bunu yapıyor.
Bu ayın sonundaSpeculum: A Journal of Medieval Studiesadlı dergide yayımlanması planlanan makale, ritüelin gerçekten de Viking Çağı sırasında uygulanıp uygulanmadığı sorusunu bir kenara bırakıp bunun yerine kan kartalının bir işkence yöntemi olarak uygulanabilir olup olmadığını soruyor. Tıp doktorları, anatomistler ve tarihçilerden oluşan disiplinlerarası bir ekibe göre cevap, kulakları çınlatan bir evet!
İkisi de İngiltere’deki Keele Üniversitesi’nde tıp bilimcisi olan ve çalışmanın ortak yazarlığını üstlenen Monte Gates ve Heidi Fuller,Vikingsadlı dizide geçen kan kartalını incelemek için hazırdı. Dizi onları Orta Çağ efsanelerine yönlendirdi, efsaneler kafalarında daha fazla soru işareti uyandırdı ve bir tarihçiye danışmaları gerektiğini fark etmelerini sağladı. Çiftin İzlanda Üniversitesi’nden Din Tarihçisi Luke John Murphy ile işbirliğinin karşılıklı özveriye dayalı doğası, tarihin ve tıbbın farklı bakış açılarının bilim insanlarını beklenmedik yönlere itmesi ile istenilen verimi fazlasıyla verdi.
“Rütelin anatomik sınırları üzerinde çalışmak, içinde tarihi kan kartalının yer bulmuş olduğu daha geniş tüm sosyal ve kültürel sınırları dikkate almam konusunda beni teşvik etti.” diyor Murphy. Daha sonra bu durum, yalnızca ne olmuş olabileceğine değil aynı zamanda nasıl ve neden olmuş olabileceğine dair daha ayrıntılı bir tartışmayı tetikledi.
Yazarlar makalede bu prosedürün tam versiyonunun uygulandığı durumda insan bedenine ne olmuş olabileceğini irdelemeden önce Orta Çağ kaynakları arasında sırayla hareket ettiler. Çok dikkatlice uygulanmazsa kurban kısa sürede boğularak ya da kan kaybından ölebilirdi; ritüel dikkatle yürütülse bile ritüele konu olan kişi kan kartalı tamamlanmadan neredeyse kesinlikle ölmüş olurdu.
“Kan kartalı, Vikingler hakkında 21. yüzyıl başlarında oluşturduğumuz, genellikle şiddetin Demir Çağı Nordik Bölgesi’nde yaygın olduğunu içeren yorumlarımızda önemli bir rol oynuyor.” diyen Murphy, durumun bir süredir böyle olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Günümüz popüler kültüründe var olduğu şekli ile ritüel, geçmişin barbarlığını ve kendi dönemlerinin medeni doğasını vurgulamak için ritüelin rolünü abartmaya bayılan Viktoryen bilim insanlarına çok şey borçlu.” Bu, ‘yerli’ İngilizlerin Viking istilacılarına karşı üstünlüğünü kanıtlamanın bir yolu olması bakımından Viktoryenler için iki kat daha fazla işe yaradı.
Soruya başka bir açıdan yaklaşmak, araştırmacıların bu bilginin derinlerine inmelerini, Orta Çağ kaynaklarını uygun bağlama yerleştirmelerini ve ritüel sırasında ne tam olarak ne gerçekleşmiş olabileceğini incelemek için modern teknolojiden yararlanmalarını sağladı. Araştırmacılar, kan kartalının ekstrem versiyonlarını etkili bir şekilde yeniden oluşturmak amacıyla işkencenin insan bedeni üzerindeki her bir adımının etkisini simüle edecekleri anatomik modelleme yazılımını kullandılar. Araştırmacılar çalışmanın disiplinlerarası eğilimi ile uygun olarak bu analizi, Viking toplumu içinde mevcut özel aletler hakkındaki tarihi ve arkeolojik verilerle bir arada yürüttüler. Araştırmacıların bulguları, örneğin, işkencecilerin kaburga kemiklerini omurgadan “fermuar gibi açmak” için basit kancalı mızraklar kullanmış olabileceklerini gösterdi; bu sonuç, ritüele ait muhtemel birkaç Orta Çağ görsel tasvirinden birindeki mızrağın varlığını açıklayabilir.
Kan kartalının Viking toplumu içindeki önemi, -hem Orta Çağ’da hem de onu takip eden yüzyıllarda yorumlandığı üzere- ritüel ve intikam vurgusundan kaynaklanıyor. Bu idam yönteminin Orta Çağ metinlerindeki genellikle geniş kapsamlı açıklama yapılmadan yinelenen görünümleri, birçoğu efsaneleri sözlü gelenek yoluyla öğrenmiş olan Viking Çağı okuyucuları ve dinleyicileri arasındaki ortak anlayışı sergiliyor.
Knútsdrápa (İngiltere, Danimarka ve Norveç Kralı Büyük Knut’u övmek için nakledilen Eski Norsça kompozisyonlar),Assassins Creed: Valhallaadlı video oyununda tasvir edilen korkulan Viking Kemiksiz İvar hakkında “Ve York’ta hükmeden İvar, Ælla’nın sırtını bir kartal ile kestirdi.” diyor. Diğer kaynaklar uygulamayı daha etraflıca detaylandırıyor. Orkney Adalarından Harald’ın efsanesi, bir Viking olan Earl Torf-Einar’ın “düşmanının kaburga kemiklerini omurgasından bir kılıç ile kestirdiğini ve akciğerlerini sırtındaki yarıklardan dışarı çıkarttığını” ifade ediyor. Efsaneye göre Earl Torf-Einar, kurbanı, Odin’e zafer sunusu olarak adıyor.
Bu yeni çalışmanın yazarlarına göre Orta Çağ kaynaklarında ortak olan unsur, saldırganların bu ritüeli aile üyelerinden birini öldürmüş olan düşmanları üzerinde uygulamış olmaları. Bu nedenle, bilim insanları şu sonuca varıyor: Kan kartalı uygulaması, daha geniş Viking toplumu içindeki kötü ölüm fikrine aykırı, ancak mantıksız olmayan bir aşırılık oluşturmuş olabilirdi: daha önceki bir onursuz veya kültürel olarak ölüme mahkum edilmiş bir kişinin intikamını almanın bir yolu. Bu anlamı olan bir hareketti.
Tennessee Üniversitesi’nde tarihçi olan ve Orta Çağ “dehşeti”ni konu alan yakında yayımlanacak bir kitabın yazarlığını yapan Matthew Gillis, Orta Çağ Hristiyan yazarlarını “korku uzmanları” olarak tanımlıyor. Yeni çalışmada bahsedilenler gibi metinsel hikayelerin “dinleyicilerini Tanrı yoluna dönmeleri konusunda korkutmak” gibi bir ders verme amacı taşıdığını söylüyor. Hristiyanlığın bölgede yükselişinden önceye tarihlenen uygulamayı detaylandıran bazı Eski Norsça kaynaklar, oluşturulmalarından yüzlerce yıl sonrasına kadar okunmuş ve yeniden anlatılmıştı.
Gillis’in gözlemi, 2004 yılında “korkunun insanların yönünü değiştireceğini” yazan Bilim İnsanı Valentin Groebner’in çalışmasına dayanıyor. Orta Çağ Avrupa’sında şiddet (ve bu şiddetin nasıl tasvir edildiği), daha önce görünmez kalan önemli fikirleri görünür hale getirme ve anlamlılaştırma yöntemiydi. Diğer bir deyişle kan kartalı gibi ritüeller bir anlama sahipti çünkü -teorik ya da pratik olarak- insan grupları arasına çizgi çekme ve bu çizgi dışında kalanları o sınırı geçmenin tehlikeleri hakkında uyarma işlevi görüyordu. Kan kartalı gibi işkence ritüelleri, insanı kelimenin tam anlamıyla hayvana dönüştürerek insanlıktan çıkarıyordu.
Bu yeni bilgilerin değeri, yine bilgilerin hayal gücünde yatıyor; bu bilgiler bir bakıma kavramsal bir şeyi alıp daha somut hale getirmeyi başarıyor. Gerçekten de Vikingler, modern Amerikalıların popüler hayal gücünde önemli bir yer kaplıyor. Murphy, 1980’li yıllarda bilim camiasındaki yaygın görüşün “Vikinglere -haksız bir şekilde- kana susamış barbarlar oldukları yönünde iftira atıldığını ve onların aslında fazlasıyla bilgili ve akılcı ekonomik aktörler olduğunu” ileri sürdüğünü belirtiyor. O dönemde sarkaç, diğer yöne dönmüştü.
Bu yeni makalenin açıklamaya çalıştıkları doğrultusunda belki de sarkacın artık durması gerekiyor. Matthew Gabriele ve David M. Perry, yeni çıkacak kitaplarıThe Bright Ages: A New History of Medieval Europe’ta (Aydınlık Çağlar: Orta Çağ Avrupa’sının Yeni Tarihi) Vikinglerin nasıl Bağdat’ta deveye binen bilgili tacirler ve Atlantik boyunca yeni topraklara yerleşen kaşifler olduklarını açığa çıkarıyor. Tüm bunların yanı sıra Vikingler, insanları köleleştirmek etrafında yapılanan, cinsel şiddet konusunda uzmanlaşan ve vahşilikten zevk alan bir toplumdu. Bunların tümü doğru olabilir ki artık doğru oldukları da biliniyor. İnsanlar karmakarışık; buna bağlı olarak tarih de öyle. Geçmişteki öznelerimizin o çok yönlülüğünü ve zenginliğini görmek, yalnızca onları değil kendimizi de daha iyi anlamamızı sağlayacak.
Smithsonian Magazine. 6 Aralık 2021.
Makale: Murphy, L. J., Fuller, H., Willan, P. L. T., & Gates, M. (2021).An Anatomy of the Blood Eagle: The Practicalities of Viking Torture.Speculum.
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >