Blog
Olmek Elitleri Siyasi Güçlerini Sanat Yoluyla Meşrulaştırmış
Olmekler yaklaşık MÖ 1.800 ila MS 300 yılları arasında yaşamış erken dönem bir Mezoamerika uygarlığıydı. Genellikle devasa taş kafalar üretmeleriyle anılsalar da, kaya sanatı yaratma işiyle de uğraşmıştı.
Zeynep Şoray - www.arkeofili.com
Olmek elitlerinin kaya sanatını ve ritüel uygulamalarını heykellerine entegre ederek siyasi güçlerini nasıl meşrulaştırdığı inceleniyor.
La Venta’dan 19 numaralı anıt (Ulusal Antropoloji Müzesi, Meksika Şehri). C: Marco M. Vigato
Yeni bir çalışmada Dr. Jill Mollenhauer, Mezoamerika’nın en eski büyük uygarlıklarından biri olarak kabul edilen Körfez Ovası Olmeklerinin bazen kaya sanatıyla ilişkili estetik ve ritüel uygulamalarını heykellerine dahil ettiklerini ileri sürüyor. Mollenhauer, bu yolla Olmek elitlerinin vahşi ve kutsal doğanın ruhsal ve doğal gücünü kendi şehirlerine ve yaşam alanlarına getirdiklerini ve bu sayede siyasi güçlerini meşrulaştırdıklarını savunuyor.
Olmekler yaklaşık MÖ 1.800 ila MS 300 yılları arasında yaşamış erken dönem bir Mezoamerika uygarlığıydı. Genellikle devasa taş kafalar üretmeleriyle anılsalar da, kaya sanatı yaratma işiyle de uğraşmıştı.
Dr. Mollenhauer, araştırma yapmaya ilk başladığında kaya sanatının çokluğu karşısında ne kadar şaşırdığını belirtiyor.
“Körfez Olmek bölgesi ve çevresinde, özellikle de Tuxtlas’ta yerel olarak bilinen ancak nadiren rapor edildiği görülen inanılmaz miktarda kaya sanatı bulmak beni şaşırttı. Bu bana, üretimini ve kullanımını daha iyi belgelemek ve daha iyi anlamak için ne kadar çok çalışma yapılması gerektiğini gösterdi, ancak aynı zamanda birçok kaya sanatı alanı için tarihleme ve kronoloji sorunları da dahil olmak üzere çalışmanın getirdiği zorlukları anlamaya başladım. Bölgedeki kaya sanatı alanlarıyla ilgili bilgilerini benimle paylaşan çok sayıda arkeolog ve yerel uzmana minnettarım.”
Kaya sanatı ve heykel birbirinden farklı sanatsal formlar. Kaya sanatı, yapıldığı yerde bırakılırken, heykeller genellikle farklı bölgelerden taşınıyor. Olmekler, büyük volkanik taş blokları çevreden getirip heykeller yapmışlardı, çünkü yerel çevrede uygun taşlar yoktu.
Olmek kaya sanatı, yapıldığı doğayla doğrudan bağlantılıydı ve bu sanatlar genellikle kutsal bölgelerde yapılıyordu. Kaya sanatı, vahşi ve tehlikeli doğayla ilişkiliydi ve genellikle kutsal ruhların evlerini işaretliyordu.
Öte yandan heykeller genellikle inşa edilmiş çevrenin bir parçasıydı ve evcillik, ahlak, hükümet ve kozmik düzenle ilişkiliydi. Dolayısıyla, kaya sanatının vahşi, tehlikeli ve kutsal olanla bağlantısına karşıt olarak, daha çok düzen ve medeni yaşamı temsil ediyorlardı.
Ancak, birçok Olmek heykeli, kaya sanatıyla estetik ve ritüel uygulamaları paylaşıyor. Örneğin, La Venta’daki birçok heykel, üzerlerine oyuldukları taşın doğal düzensiz yüzeylerini ve hatlarını koruyor. Kaya sanatında olduğu gibi, heykeltıraşlar da görüntülerini doğal konturlara uyarlamışlardı.
Aynı doğal taş hatlarının korunması, kaya sanatına ait estetik ilkelerin heykellere taşınmasının bir diğer örneği. Bu tür kayalar tanrıların ve ataların yaşadığı yerlerle, örneğin mağara girişleriyle ilişkilendirilmişti. Günümüzde hâlâ bazı Maya grupları, bu yerleri dünyayla yer altı dünyası arasındaki girişler olarak algılayarak buralara hac ziyareti yapıyor.
Dr. Mollenhauer bu konuyu şöyle detaylandırıyor: “Hem eski hem de modern Maya ritüellerini kaya sanatı alanlarında belgeleyen birkaç çalışma var. Cobata petrografik alanında (Cobata devasa başının bulunduğu yer) hâlâ ritüel faaliyetlerin yapıldığını ve Olmek heykelinin San Martin Pajapan yanardağı zirvesinde hac ziyaretlerine konu olduğunu biliyoruz.”
Ayrıca, bazı kaya sanatları, ritüel faaliyetlerle ilişkilendirilen çukurlar ve oyuklar içeriyor. Bu çukurlar ve oyuklar, birçok Olmek heykelinde de bulunuyor. İlk başta bunların daha sonraki kültürlerin aletlerini bileyledikleri alanlar olduğu düşünülmüşse de, bunların kaya sanatı gibi ritüel uygulamalarla da bağlantılı olabileceği öne sürülüyor. Olmek taş anıtlarında bu tür oluklar ve çukurlar bulunması, insanların bağımsız heykelleri kavramsal olarak kaya sanatına benzer şekilde ele almaya başladıklarını gösterebilir.
Tamamen açık olmasa da, bu çukurların ve olukların önemine dair bazı göstergeler var, diyor Dr. Mollenhauer. “Olukların üretiminde, bunları genellikle yağmur ve doğurganlıkla ilişkilendiren bazı ilginç etnografik eğilimler var. Bu bir olasılık, ancak bir diğeri de Joel Palka’nın öne sürdüğü gibi, hac uygulamalarının bir parçası olarak heykelden toz haline getirilmiş kaya tozu gibi güçlü maddelerin toplanması, ancak bunlar birbirini dışlamıyor.”
“Ayrıca 20. yüzyılın ortalarında yerel Popoluca avcılarının Estero Rabon’daki heykellerden birine av ararken palayla vurduklarına ve heykelin devlet müzesine kaldırıldığına dair belgeler de mevcut.”
Dr. Mollenhauer’ın yanıtlamayı amaçladığı sorulardan biri, neden kaya sanatı estetiği ve ritüel uygulamalarının heykele uyarlandığı. Ona göre, bu uyarlama, vahşi çevre ile evcilleşmiş merkez arasındaki sınırları kasıtlı olarak bulanıklaştırıyordu.
Mezoamerika elitleri, gücü ve meşruiyeti sağlamak için atalarının kutsal alanlarla bağlarını kurmayı amaçladılar. Kaya sanatı estetiğini ve doğası gereği peyzajla bağlantılı ritüelleri kendi bölgelerinin sınırlarına ve kent merkezlerine yerleştirdikleri heykellerle, kendilerini bu sembolik peyzajın içinde konumlandırıyorlardı. Manzaranın ideolojik ve ruhani gücü kent merkezine taşınıyor ve doğrudan Mezoamerikalı liderler ve elitlerle ilişkilendiriliyordu.
Kaya sanatı alanlarına yapılan hac ziyaretlerinin insanları tanrılara tabi kıldığı gibi, heykellere yapılan hac ziyaretleri de insanların siyasi yöneticilere tabi olmasıyla bağlantılıydı.
Olmekler bu yerlere gönderme yapan heykeller yaparak sadece sanat üretmekle kalmıyor, şehirlerinde ruhani ve sosyal etkileşim için somut alanlar inşa ediyorlardı.
Dr. Mollenhauer, daha sonraki Mezoamerika toplumları bu uygulamaları sürdürmüş olsa da, bunun daha düşük bir seviyede olduğunu söylüyor. “Daha sonraki Mezoamerika toplumlarında kaya sanatı ve heykel bir arada var olmaya devam ediyor, ancak serbest duran heykeller metin, takvimsel bilgi ve imgeleri çerçeveleyen sınırlı bir anlatı alanı oluşturmak için göksel ve bazal kayıtlar gibi unsurları içermeye başladıkça kaya sanatı estetiğinin daha az kasıtlı olarak benimsendiği görülüyor.”
Dr. Mollenhauer çalışmasının iki şeyi başarmasını umuyor: “İlk olarak, Olmek heykeltıraşların, eserlerini kaya sanatının ritüel yüklü alanlarına ve kutsal peyzaj ve hac çağrışımlarına bağlamak için yaptıkları kasıtlı seçimleri fark etmemizi sağlamak ve ikinci olarak kaya sanatının, daha sonraki Mezoamerika kültürleri tarafından diğer sanat yapma biçimleriyle birlikte üretilmeye ve kullanılmaya devam eden, kendi başına farklı ve etkili bir sanat biçimi olarak önemini vurgulamak.”
Makale: Mollenhauer, J. (2024).
Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >