Blog

Nis14

‘Gelecek Arkeolojisi’ Üzerine: Cornelius Holtorf Röportajı

Kategori: Arkeoloji ve Sanat Haberleri  |  Yorum: 0 yorum

etiketler  Cornelius HoltorfGelecek ArkeolojisiİklimKültürel MirasNükleerSavaşUNESCO



‘Gelecek Arkeolojisi’ Üzerine: Cornelius Holtorf Röportajı

Bu röportajda, Holtorf’un “gelecek arkeolojisi” kavramını nasıl geliştirdiğini, kültürel mirasın değişen dünyada nasıl korunması gerektiğini ve arkeolojinin gelecekte nasıl bir yön alacağını konuştuk.

 

Erman Ertuğrul - www.arkeofili.com

 

Arkeoloji yalnızca geçmişi anlamamıza mı hizmet eder, yoksa geleceği şekillendirme konusunda da bir rolü olabilir mi? Kültürel mirasın korunması, uzun vadeli projeler ve ‘gelecek arkeolojisi’ üzerine sorularımızı Linnaeus Üniversitesi’nden Profesör Cornelius Holtorf’a yönelttik.

Cornelius Holtorf. C: Sebastian Borg / KK-stiftelsen

Cornelius Holtorf, Tübingen, Reading ve Hamburg Üniversiteleri’nde Prehistorik Arkeoloji, Sosyal Antropoloji ve Fiziksel Antropoloji alanlarında eğitim aldı. Hamburg Üniversitesi’nde megalitik anıtların çağdaş anlamları üzerine yüksek lisansını tamamladıktan sonra, Galler Üniversitesi, Lampeter’de (şimdiki adıyla University of Wales Trinity Saint David) “Monumental Past: Interpreting the meanings of ancient monuments in later prehistoric Mecklenburg-Vorpommern (Germany)” başlıklı doktora tezini savundu. Tezinde, tarih öncesi anıtların sonraki dönemlerde nasıl algılandığını ve yeniden anlamlandırıldığını inceledi.

Cambridge Üniversitesi’nde araştırmalar yürüten, İsveç’te Lund Üniversitesi ve Ulusal Kültürel Miras Kurumu’nda görev yapmış olan Holtorf, 2008 yılından beri Linnaeus Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. 2017’den bu yana UNESCO Heritage Futures (Kültürel Miras Gelecekleri) Kürsüsü’nün başkanlığını yürütüyor ve kültürel mirasın gelecekteki rolü üzerine araştırmalar yapıyor.

Bu röportajda, Holtorf’un “gelecek arkeolojisi” kavramını nasıl geliştirdiğini, kültürel mirasın değişen dünyada nasıl korunması gerektiğini ve arkeolojinin gelecekte nasıl bir yön alacağını konuştuk.


Cornelius Holtorf. C: Sebastian Borg / KK-stiftelsen

1- Arkeolojiye olan ilginiz nasıl başladı?

Arkeolojiye olan ilgim, 10 yaşındayken Latin öğretmenim Helmut Storch tarafından başlatıldı. Sadece kendi arkeoloji merakını ve okul tatillerinde katıldığı arkeoloji derslerini bizlere anlatmakla kalmadı, aynı zamanda bizi Tübingen civarındaki Roma kazı alanlarına da götürdü. Okul yıllarım boyunca bu ilgim artarak devam etti. 19 yaşına geldiğimde, Avrupa’nın merkezi ve güneyinde çok sayıda arkeoloji müzesi ve alanı görmüş, yerel üniversitedeki arkeoloji ile ilgili halka açık konferanslara düzenli olarak katılmış, proje haftasında daha küçük yaştaki öğrencilere yönelik bir arkeoloji dersi vermiş ve okul dergimiz için Türkiye’de Troya kazılarına başlamak üzere olan yeni atanmış Arkeoloji Profesörü Manfred Korfmann ile röportaj yapmıştım. Lise son sınıf yaz tatilimde ise Roma öncesi ve Roma dönemine ait iki arkeolojik kazıya katıldım. Kazı pratiğine duyduğum ilgiden bağımsız olarak, o zamana kadar zaten Antropolojiye, özellikle de felsefi antropolojiye dair teorik bir ilgim de vardı.

2- Kendinizi “geleceğin arkeoloğu” olarak tanımlamanıza ne sebep oldu?

Arkeoloji, miras ve gelecek arasındaki bağlantıya olan ilgim, ilk olarak 2003 yılında Stockholm’deki bir sahafın raflarında bulduğum bir kitapla tetiklendi: Gregory Benford’un Deep Time: How Humanity Communicates Across Millennia (Derin Zaman: İnsanlık Bin Yıllar Boyunca Nasıl İletişim Kurar) adlı 1999 tarihli eseri bende derin bir etki bıraktı. Kitapta, nükleer atık depoları için uzun vadeli işaretler ve uzaya gönderilen mesajlar gibi bölümler vardı. Benford bunları arkeoloji ve kültürel mirasla ilişkili olarak tanıtmasa da, bu bağlantıyı hemen fark ettim ve o zamandan itibaren öğrencilere bu konu üzerine dersler vermeye başladım.

Birkaç yıl sonra, benim gibi geleceğe dair ilgisi olan Anders Högberg ile birlikte çalışmaya başladım. 2009 ve 2011 yıllarında miras sektöründe geleceğe yönelik planlamalar üzerine araştırma fonu başvuruları yaptık ancak başarılı olamadık. Aynı zamanda, 2008’de taşındığım Kalmar’daki İsveç Nükleer Atık ve Yakıt Yönetimi Şirketi (SKB) ile iş birliği yapmaya çalışıyordum. Nihayet 2011 baharında, bir üniversite görevlisi bizim için bir kapı açtı. Anders ve ben, şirketin yöneticilerinden biriyle görüşmek için Stockholm’e gittik. Bizi görür görmez arkeologlar olarak sahip olduğumuz uzmanlığın, 100.000 yıl boyunca güvenlik sağlamak zorunda olan nükleer atık depoları bağlamında kritik öneme sahip olduğunu fark etti. O sırada SKB, OECD’ye bağlı Nükleer Enerji Ajansı tarafından yürütülen “Kitaplar ve Kuşaklar Boyunca Kültürel Miras ve Hafızanın Korunması” başlıklı uluslararası bir projeye yeni katılmıştı. O günden beri onlarla birlikte hafıza ve nesiller arası iletişim üzerine çalışıyoruz.

Bu noktadan itibaren kendime “gelecek arkeoloğu” demeye başladım ve bu tanımı düzenli olarak kullanıyorum.


Cornelius Holtorf. C: Sebastian Borg / KK-stiftelsen

3- UNESCO Miras Gelecekleri Başkanı olarak rolünüz nedir? Bu pozisyon aracılığıyla kültürel mirasın geleceğini nasıl şekillendirmeyi amaçlıyorsunuz?

UNESCO’ya göre, UNESCO Kültürel Miras Geleceği Kürsüsü yalnızca bir araştırma pozisyonu değil; aynı zamanda akademi, sivil toplum, yerel topluluklar, araştırma ve politika yapıcılar arasında köprü kuran bir düşünce merkezi olarak hizmet veriyor.

Bu kürsünün en büyük etkisinin, kapıları açması olduğunu düşünüyorum. Daha fazla insan söylediklerinizi dinliyor ve fikirlerinize daha fazla önem veriyor. Bu sayede yeni kitlelere ulaşabiliyor ve kültürel mirasın toplumdaki değerine dair genel kabulleri sorgulayarak, geleceğe yönelik yeni sorular sorabiliyorum. Örneğin, sıkça duyduğumuz “kültürel mirası gelecek nesiller için koruyoruz” sloganının arkasındaki mantığı sorguluyor ve gerçekten gelecek nesiller için hangi mirası, hangi amaçla korumamız gerektiğini tartışmaya açıyorum.

Bu sayede, kültürel mirası yönetme sürecinde geleceğin etkileri ve kullanımları hakkında daha fazla düşünülmesini sağlayabilirsem, kültürel mirasın geleceğini şekillendirme konusunda katkı sağlamış olabilirim.

4- “Kültürel Mirasın Geleceği” kavramını nasıl tanımlarsınız? Arkeoloji ve kültürel miras çalışmalarına yeni bir bakış açısı getiriyor mu?

Kültürel Mirasın Geleceği (Heritage Futures), mevcut ve gelecek toplumlar arasındaki ilişkiyi yönetmede mirasın oynadığı rolü inceler. Diğerlerinin yanı sıra, geleceği tahmin etme, geleceği planlama ve yaptığımız şeylerde geleceğin nasıl olmasını istediğimizi aktif olarak önceden belirleme endişesini içeriyor.

Bu, kültürel miras ve arkeolojiyle ilgili yeni bir bakış açısı, çünkü geçmişte arkeolojik mirasın gelecekteki önemi genellikle hafife alındı. Şu gibi yeni sorular soruyoruz:

  • Hangi gelecek nesiller için arkeolojik mirası koruyoruz?
  • Gelecek nesillere gerçek faydalar sağlayacağından nasıl emin olabiliriz?
  • Kültürel miras, iklim değişikliği, savaş, salgınlar, yapay zeka ve ekonomik eşitsizlik gibi önemli sorunlara çözüm sunabilir mi?
  • Dünya çapındaki kültürel miras uzmanları arasında gelecek düşüncesini (ve gelecek okuryazarlığını) nasıl geliştirebiliriz?

Bu perspektif özellikle 2024 Gelecek için BM Paktı  sonrasında daha da önemli hale geldi. BM, sürdürülebilir kalkınma için kültürün rolüne dikkat çekiyor ve biz de bu sürece katkı sağlıyoruz.

5- Arkeoloji geleneksel olarak geçmişi inceler. Peki sizce geleceği anlamamıza ve şekillendirmemize nasıl yardımcı olabilir?

Arkeoloji, geçmişe dair hikâyeler anlatarak, insanların dünyayı, diğer varlıkları ve kendilerini nasıl algıladıklarını anlamalarına yardımcı olur. Bu tür kültürel anlayışlar, günümüzdeki eylemlerimize anlam kazandırır ve dolayısıyla geleceğin şekillenmesine katkıda bulunur.

Bu bağlamda, insanların geleceğe yönelik algıları ve eylemleri, büyük ölçüde geçmişe dair algılarıyla şekillenir. Bu nedenle, arkeoloji geleceği şekillendirmede önemli bir rol oynar. İşte bu yüzden bazen, eğer şu anda öngördüğümüzden farklı gelecekler yaratmak istiyorsak, geleceği yeni yollarla hayal etmemiz gerektiğini söylüyorum ve bu da aynı zamanda geçmişi de yeni yollarla hayal etmemizi gerektiriyor.


Museo do Amanha Rio de Janeiro, Brazil (2017).

6- Kültürel mirasın gelecekteki rolünü nasıl görüyorsunuz? Sürekli değişen bir dünyada miras nasıl korunabilir ve geleceğe nasıl aktarılabilir?

Kültürel mirasın gelecekteki rolü, hepimizin ona nasıl bir rol biçtiğine bağlı. Kültürel miras, siyasi ideolojileri ve savaşları meşrulaştırabilir. Aynı zamanda insanlara barışçıl gerçeklikleri hayal etme konusunda ilham verebilir. İnsanlar arasında bariyerler oluşturabileceği gibi, bağlantılar da kurabilir. Bazı miras unsurları değerli görülecek ve bu yüzden kullanılacak ya da korunacak, diğerleri ise terk edilecek veya yerlerine yenileri konulacak. Gelecek odaklı düşünme, kültürel mirasa dair daha bilinçli ve isabetli seçimler yapmamıza yardımcı olur.

7- Kültürel mirasın geleceğini planlarken, bundan kimin faydalanacağına dair kararlar nasıl alınmalı? Gelecek hakkında varsayımlarda bulunmanın riskleri neler?

Geleceğe dair varsayımların sorunu, bunların mevcut duruma dayanması ve bu durumun getirdiği sınırlamaları tam olarak kavrayamamamızdır. Bu nedenle, geleceği etkileyen kararlar (ki bunlar oldukça fazla!) gelecek okuryazarlığı temelinde alınmalı.

Gelecek okuryazarlığı, geleceğe dair varsayımlarımızın farkına varmamızı, alternatif gelecekleri hayal etme yetimizi geliştirmemizi ve buna göre hareket etmemizi sağlar.


Tokyo.

8- İklim değişikliği, demografik değişimler ve teknolojik ilerlemeler kültürel mirası nasıl etkileyebilir? Arkeologlar, nükleer atık depoları gibi uzun vadeli projelerde nasıl bir rol oynamalı?

Bana göre asıl soru, bu faktörlerin kültürel mirası nasıl etkilediği değil, kültürel mirasın bu değişimlerden etkilenen insan topluluklarına nasıl fayda sağlayabileceği. Kültürel miras, insanlara yaşamlarını ve dünyadaki yerlerini anlamlandırmalarında yardımcı olabilir. Toplumların değişen koşullara uyum sağlamasına, gereksiz acılardan kaçınmasına ve ortaya çıkan yeni fırsatları en iyi şekilde değerlendirmesine yardımcı olabilir.

Arkeoloji, uzun vadeli düşünmeye alışık bir disiplin olduğundan, günümüzde yürütülen uzun vadeli projelere de katkı sağlayabilir. Örneğin, tıpkı insanlık tarihinin sürekli değişim ve köklü dönüşümlerle karakterize edilmesi gibi, büyük ölçekli değişikliklerin zaman içinde dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak bu projeleri yönlendirebilir. Bu anlayışı nükleer atık sektörüyle de paylaşıyoruz. Nükleer atıkları ve onların özelliklerini bugün anladığımız şeklin tek doğru anlayış biçimi olduğunu varsaymamalıyız. Muhtemelen zaman içinde bu atıkların anlamı köklü bir şekilde değişecek ve bugün nükleer mühendisler ve fizikçiler dahil birçok insan için ifade ettiğinden çok farklı bir anlama sahip olacak.


İsveç’in Östhammar Belediyesi’ndeki Forsmark’ta planlanan uzun vadeli kullanılmış nükleer yakıt deposunun fotomontajı. C: SKB/Lasse Modin

9- Geleceğin arkeolojisi nasıl şekillenecek? Hangi yeni teknolojiler veya yaklaşımlar “gelecek arkeolojisini” ilerletebilir ve alanı dönüştürebilir?

Gelecek arkeolojisini en çok ileriye taşıyabilecek şey, kültürel çalışmalar ile gelecek araştırmalarının genel entegrasyonu. Arkeoloji, daha geniş anlamda kültürün bir parçası olarak görülebilir. Kültür (arkeoloji dahil), gelecek araştırmalarına önemli katkılar sunabilirken, aynı zamanda gelecek araştırmaları da kültürel çalışmaları bilgilendirmeli. Bu, günümüzde kültürü nasıl anladığımız ve yönettiğimizin geleceğe etkisini içeren bir bakış açısının entegre edilmesini gerektirir.

Gelecek arkeolojisi, kültürel çalışmalar yürüten tüm araştırmacılar gelecekle ilgili bir perspektife sahip olduğunda ve gelecek üzerine çalışan herkes, kültürel faktörleri gelecek senaryolarına ve planlarına dahil ettiğinde sıradan ve olağan bir kavram gibi görünecek. Belki de bu, gelecek arkeologlarının geleceğe dair en büyük umudu olmalı.


10- “Kültürel Miras Gelecekleri” (Heritage Futures) kavramının, kültürel mirasın korunması ve yönetimiyle ilgili mevcut politika ve uygulamaları nasıl etkilemesini umuyorsunuz?

Kültürel miras yönetimiyle ilgili kararların ve politikaların—hangi mirasın korunacağının seçilmesinden, temel değerlerin sürdürülmesine ve kültürel mirasın çağdaş toplumda nasıl kullanılacağına kadar—açıkça gelecek odaklı düşünmeye dayalı hale geleceğini umuyorum. Bu düşünce biçimi, öngörü, tahmin ve geleceğe yönelik okuryazarlıkla desteklenmeli.

Şu anda bu, yaygın bir uygulama değil; ancak kültürel miras yönetiminde de kullanılabilecek uygun yöntemler ve yaklaşımlar başka disiplinlerde mevcut. Bu konuda önemli bir ilham kaynağı, UNESCO’nun futures literacy (gelecek okuryazarlığı) konusundaki çalışmaları olabilir.

 

“Gelecek Güzeldir. İsveç Ormanı: Burada gelecek büyüyor.”

11- “Gelecek arkeolojisi” alanında bir kariyer yapmak isteyen genç arkeologlara veya arkeolojiye ilgi duyanlara ne tavsiye edersiniz?

Azimli olun, yaratıcı düşünün, fırsatları değerlendirin – gelecek sizin tarafınızda!

 

Bu yazı hakkında yorum bulunamamıştır. İlk yorumu siz ekleyebilirsiniz >

Yazıya Yorum Ekleyin

* Takma ad kullanabilirsiniz

* Yorumunuzda görülmeyecektir

 Evet   Hayır* Her defasında yeniden girmemeniz için